top of page

Varım, Öyleyse Kaygılıyım




Birçok diğer ekollerden farklı olarak Varoluşu perspektif kaygıyı varoluşun kaçınılamaz bir gerçekliği olarak düşüncesinin merkezine oturtmuştur. Ölüme doğru yol alan bizlerin böylesi bir bilinmezlik içerisinde kaygı duymuyor olmasını mümkün görmemiştir. Varoluşçu perspektiften kaygıyı anlamak birçok potansiyelle, canlılıkla ve umutsuzluktan çıkış için bir çağrıya işaret etmektedir. Kierkegaard kaygıyı anlamanın doğru şekilde öğrenilmesinin kişiyi nihai olana yaklaştıracağını savunmuş ve kaygıyı özgürlüğün zehrine benzetmiştir. Heidegger ise benzer bir yaklaşımla kaygının varlığın temeli olduğunu savunmuş ve karar vermek için gerekli olduğunun altını çizmiştir. Sartre kaygıyı özgürlüğün baş dönmesi olarak örneklendirmiş ve özgürlüğün bir sonucu olarak ele almıştır. 


Bu düşünceler doğrultusunda, varoluşçuluk perspektifinden kaygı bir zorundalık ve ötesinde gelişim için gereklidir. Uzun bir süredir iş başvurusu yapan danışanım işe kabul edildiği andan itibaren büyük kaygılarla seanslara gelmeye başlamıştı, kaygısı seans odasında yerinde duramayan vücuduna, hızlı şekilde konuşmalarıyla kendini gösteriyordu. Kaygısının nelere dair olduğunu konuşmaya başladığımızda danışanımın şeyleri olmasını istediği haliyle ortaya koyamamaktan korktuğunu, başarısız olacağına inandığını epey bir süre dinledim. Aslında biz o odada her ne kadar adına kaygı diyor olsak da danışanımın olmak istediği bir hali de betimliyorduk.  Danışanım kaygıyla insanlar önünde konuşamayacağım, işlerimi düzgünce yetiştiremeyeceğim gibi önermelerle geldiğinde benim merak ettiğim ötekiler karşısında nasıl konuşmak istediği ve düzgünce yetiştirmenin ne demek olduğu üzerine şekillendi. Bu sorular aslında bize danışanımın yaratmak istediği kendiliği hakkında ipuçları vermekte ve beden hareketleri ise ne kadar canlı hissettiğini gösteriyordu. 


Bir başka örnekte ise danışanım her sabah oldukça mutsuz ve kaygılı uyandığından yakınıyor ve bu şekilde güne başladığı için hiçbir şeye odaklanamadığını, işinde de istediği kadar başarılı olamadığını anlatıyordu. Bu danışanımın sürekli dillendirdiği bir günün neden yirmi dört saat değil de otuz saat olmadığı sorusuydu, yani eğer gün otuz saat olmuş olsaydı onun kaygıları dinecekti. İşlerini yetiştirememeye dair duyduğu kaygıyı konuştuğumuzda bana işin ne kadar yıpratıcı, saçma ve doyurucu olmadığından bahsediyordu. Danışanım aslında işini sevmiyor ancak problemi dışsallaştırarak ve böylece seçmeyi tercih etmeyerek sevdiği bir hayatı yaratmaktan elini çekmişti. Bu durumda yaşadığı öfke aslında seçemediğini bilen kendisineydi. Seans içerisinde kaygı olarak aktarılanlar danışanımın kötü niyetlere tutunmasını ve böylece kendini gerçekleştirmekten uzaklaştığını anlamamıza vesile oldu. Onun kaygısı neyi istemediğinin farkındalığı ve istediği bir hayatı yaratabilmek için çağrısıydı. O nedenle aslında kaygı bizlere orada her zaman bir ihtimalin olduğunu gösterir, ihtimal varsa seçmek gereklidir, kendi varoluşumuzu gerçekleştirmek artık bizim elimizdedir. Bu ihtimal her ne kadar kulağa güzel gelse de seçmek her zaman bir kaybı da beraberinde getireceği için kaygı her daim orada olacaktır. 

Terapi alanında sıklıkla konuşulan duygulardan bir diğeri de suçluluktur, kişi suçlu olduğunu söylediğinde ihtimallerini yok sayan birinin varlığını bize anlatıyor olabilir. Kaygıdan kaçan kişi alışılmışın içinde kalarak kaygıyı önleyecek ancak bir yandan da kendisi suçlu hissedecektir. Örneğin ailesine karşı sürekli halde suçlu hisseden danışanım kendi gerçekliğinde olmak istediği şeklinin onlar tarafından onaylanmayacağı farkındalığı ile kendini seçmeyi reddetmiş ve ailesinin doğrularına göre yaşamaya devam etmişti. Ailesinin onu suçlamasındansa o kendi kendini sürekli halde suçladığı bir dünyayı daha rahat bulmuştu ancak diyebiliriz ki danışanımın kaygısı istediği şekliyle olabilme ihtimalini ona sürekli halde boğulduğunu hissettiği nefes darlıkları şeklinde gösteriyordu.  


Sonuç olarak terapist olarak kaygının olduğu yerde her zaman bir olasılığın orada beklediğini bilmek, bu bilgiyi kişinin farklı biçimlerde kendisi olma ihtimalini konuşulabilecek bir alana dönüştürmek gerekmektedir.

 

 
 
 

Comments


bottom of page